anneliğe dair

3 Posts Back Home

Anneler Günü: Mutlu Sonla Biten Bir Masalınız Olsa…

Anneler Günü yine yaklaşıyor. Ne mutlu bana ki iki evladım var anneler gününü kutlayacak. Ama ne yazık ki benim bu özel gününü kutlayacağım bir annem yok… en azından fiziksel olarak. Kayra bir yaşındayken annemin kanser olduğunu öğrendik. Mide kanseri. İlk bulgulara göre daha başındaydı ve hemen ameliyat etmek istediler. Biz de apar topar soktuk ameliyata. O kadar basit görünüyordu ki, ameliyat sırasında birşeyler yemeye gittik. Daha 15. dakikada bir telefon geldi, hemen hastaneye gelmemizi istiyorlardı. Trafikten bunalıp babamın arabadan inip koştuğunu hatırlıyorum. Ne yazık ki kanser annemin içini sarmış, mideye bile dokunamadan kapatacaklarını söylediler. Biz anneme ne söyleyeceğimizin hesabını yaparken bir yandan da ağlamamaya çalışıyorduk çünkü şişmiş gözlerle bizi görmesini istemiyorduk. Sonuç olarak anneme yalan söylemeye karar verdik. Midesinin bir kısmının alındığını ve kemoterapi göreceğini söyledik. Hayatımın en korkunç 6 ayı böylece başlamış oldu. Ben böyle ölümcül bir hastalığa yakalansam gerçeği bilmek ister miydim sorusunun cevabını hala bilemiyorum. Belki bildiğinizi…

CENNETE BİLET TEK GİDİŞ AÇIK

Sevgili anneler, cennete bodoslama girme hakkımızın olduğunu eminim hepiniz biliyorsunuzdur. Evet evet tek gidiş açık. Şimdi arkadaşlar, biz bu hakkı elde etmek için az şey yapmıyoruz değil mi? Önce bu konuya bir açıklık getirelim. Kimisine göre kötü, kimisine göre idare eder, kimisine göre ise kabus bir hamilelik dönemi geçiriyoruz. Misal bendeniz klasik mide olaylarının yanı sıra bir de ayağımı kırınca Sürahi Nine’nin hidrojen gazı ile şişirilmiş hali gibi olmuştum:) Az da değil, tüm alışkanlıklarınızdan vazgeçtiğiniz, içtiğiniz meyve suyundan, çıktığınız güneşe, yaptığınız egzersize kadar vs. her şeye dikkat ettiğiniz bir 9 ay geçiriyorsunuz. Sonra doğum zamanı geliyor. Allahım onun zaten polemikleri yeter insana ya da öyle zannedilir. Sezaryen mi normal mi, normal epidural mi, anormal elimin tersi mi falan filan.. Kararlar verilir, kararlara alışılır ve doğum anı gelir. Kocasına vasiyet bırakanlar, küs olan kaynanası ile barışıp helalleşenler veya borçlarını ödeyenler olur, zannedersiniz doğuma değil öbür tarafa hazırlanıyor. Nasılsa cennete bilet var ya…

Bebiş Kime Benziyor?

Herhalde bir bebek hakkında en çok konuşulan şey bebeğin kime benzediği ya da genel tabiriyle ‘hangi tarafa’ benzediğidir. Bu taraf denen şey var ya, değme fanatik FB, GS veya BJK taraftarlarına taş çıkartır. Bebeğin babaannesi anneannesine: – Bak Necla biliyor musun, ufaklık ayyynı Kamil’in küçüklüğü, yani bu kadar olur. Bir fotoğrafı var bebecikken…’ ve fotoğraflar çıkartılır, deliller baba tarafından anne tarafına sunulur. Gerçekten de bebek babaya çok benzemektedir. Ama anne tarafının da söyleyecek sözleri, sunacak delilleri vardır elbette. -Aaaa sen gel de bizim Melek’in küçüklük resimlerini gör, bakkk aynı! Babaanne: -İlahi Necla, senin kızın saçları kestane, hem gözleri de ne bileyim.. ne renk pek anlaşılmıyor. Necla’nın sinirden vücudu kımıl kımıl atmaktadır. -Melek de doğduğunda saçları saman sarısı gözleri masmaviydi, değişir o şekerim.’ Her iki taraf da iddiasında o kadar kararlıdır ki bir tarafın öbürüne galip gelmesi olanaksızdır sadece nezaketten isyan etmezler. Bu konu ailenin diğer büyüklerinin arasında da konuşulur mutlaka.…

Navigate