Etrafınızda kaç tane eşiyle yaşadığı hayattan mutlu bay veya bayan var biliyor musunuz? Komik ama çok az. Boşanma noktasında olan ama dışardan bakıldığında canımlı cicimli konuşanlar, başkaları yanında eşini aşağılamaktan zevk alanlar, hatta birbirlerine rol yapanlar bile var. Bir de eşlerini seven ama pek çok noktada ayrı düşen, birbirini kıran ve aşktan sevgiye dönüşme sürecinde duygularını kaybedenler var. Hiçbiri eşinden ayrılmayı gerçekten düşünemez ama.
Ayrılamayışın kadınlar ve erkekler açısından bakıldığında hiçbir benzerlik göstermediğini görüyoruz. Maddi olarak eş seviyede olan bir erkek ve kadının evlilik bitirme potansiyeline baktığımızda kadınların daha kolay ayrılabildiklerini düşünüyorum. Çünkü kadın kendini idare edebilecek ve hayatını yeniden kurabilecek güce sahiptir. Bir erkek eşinden ayrılırken kurulu düzeninden, yani önüne hazır gelen yemekten, katlanan çamaşırlarından, bakılan çocuklardan vs de vazgeçmiş oluyorken kadın tüm bunları zaten yaptığı için bu düzen kaygısı çok da korkutmuyor gözünü.
Bir kadının ayrılması ile ilgili sebepler çokça parametrenin bir araya gelmesiyle oluşabilecekken erkeklerinki temel bir iki sebeple şekillenebiliyor. Bir erkek kadınıyla cinsel birlikteliklerinden çok memnun değilse bir müddet idare edebilir, düzen bozulmadan farklı kadınlarla gecelik ilişkilerle gittiği kadar gidebilir ta ki aşık olana kadar. Çoğu zaman aşık olsa bile iki farklı hayatı devam ettirmek ister erkekler, düzen bozulmasın diye. Ne zaman ki aşık olduğu kadın ya hep ya hiç der, o zaman erkek ayrılmayı gündeme getirebilir. 15 sene birlikte olduğu adamın eşi de dahil herkesin bildiği bir ilişki yaşayan bir tanıdığım o kadar senenin sonunda ya hep dediği için durumu kendi lehine çevirip bir de çocuk sahibi oldu örneğin. Erkek aşık olduğu kadına gerçekten güvenirse bu dediğim şey olabilir tabi, bu olmadığı için 40 senelerini bir ayrı bir barışık geçiren ama 60larına gelmelerine rağmen hala başladıkları noktada olan tanıdıklarım da var. Bir erkeğin kesin olarak ayrılmasını sağlayan tek şey ise aldatılmaktır. Aldatıldığını bilen bir erkek sadece boşanmakla kalmayıp türlü şekilde arızalar da çıkaracaktır mutlaka.
Aldatılmak bir kadının ayrılık sebeplerinde belki birinci sırada gelebilir, en azından sorarsanız öyle söylerler ama işin gerçeğine bakarsanız pek çok aldatılan kadın eşlerinden ayrılmamak için ellerinden geleni ardlarına koymazlar. Çünkü aldatan eşlerin kadınların gözünde türlü özürleri vardır; kötü kadın Müzeyyen, maddi sorunlar, antropoz, kötü kadın Mualla, depresyon, kompleks ve kötü kadın Fikret Şayet bir kadın kocasının kendisini sevdiğine ve iyi bir baba olduğuna inanmışsa, gözüyle görse bile pek çok bahane yaratacaktır affetmek için.
Cinsellik kadınların ayrılık sebeplerinde en son sıralarda gelse gerek. Kadının cinselliğe bakış açısı o kadar farklıdır ki, özellikle de ülkemizde. Kendinden çok eşini mutlu etme üzerine şekillenir kadınların cinsellik hayatı. Pek çok kadından, ‘Olmasa da olur, o mutlu olsun diye, bu sefer de rol yaptım ama neyse anlamadı ve gece iyi bitti, bana kalsa ayda bir iyidir ama eşim bırakmıyor peşimi naapıyım diyen bir sürü hanım var çevremizde. Hele anne olduktan sonra kendini çocuğuna vakfeden, uykusuzluktan cinselliğe ne enerjisi ne de isteği kalmayan hanımlar.. Dolayısı ile eşinin kendini cinsel anlamda mutlu edip etmediğine bizim kadınımız çok da kafa yormaz. Olsun der, beni seviyor ya der. Çünkü aslolan sevmek ve sevilmektir, çünkü kadının isteği kalbinde ve aklında filizlenir, erkeğin tam aksine (Bu yazdıklarım herkesi kapsamıyor hanımlar sakın yanlış anlamayın, mutlaka tam tersi durumlar da mevcuttur)
Erkeklerin aksine bir başkası ile ilişkisi olan kadının mevcut eşinden ayrılma olasılığı daha yüksektir. Çünkü kadın genel olarak kendini sadece sevdiği adama vermek ister, iki bedenin birbirine temas etme durumu değildir cinsellik kadın için, o yüzden bir seçim yapma mecburiyeti doğar. Şayet durumu ayrılmaya müsait değilse, kadınların evlilikteki en önemli yoldaşı ‘güvende hissetme’ duygusu galip gelir ve kadın bazı durumlarda aşkından bile vazgeçebilir.
Baktığında ufak tefek anlaşmazlıklar haricinde ortada bir problem olmadığını düşündüğümüz bir çift tanıdığım vardı. Kadın bir anda boşanma kararı aldı ve ayrılık kararıyla ilgili net bir sebep söyleyemedi ama eşi ‘bir kadına kendini değersiz hissettirmeyeceksin, benim en büyük hatam bu oldu’ demişti. Bu değersiz hissettirme meselesi ucu o kadar açık bir kavramdır ki, ‘ışığı sen kapat, hayır sen kapat’ gibi basit bir konuda bile ortaya çıkabilir. Çünkü kadın o kadar karmaşık bir o kadar da kolaydır.
Arkadaşlar benim bir uyarlamam vardır. Sabrın sonu selamettir derler ya, kadının sabrının sonu selamet değildir bakın söylüyorum felakettir
Özensizleşmeyin, kadını hasta etmeyin
Sevgilerimle.